Politika Tasarımında Çevik Yaklaşımlar

Kamu politikaları ve yasal düzenlemeler yaşamımızın her alanını etkiliyor. Ticaretten eğitime, sağlıktan güvenliğe kadar birçok konu, kamu kurumlarınca verilen kararlar tarafından şekilleniyor. Söz konusu kararların hızı ve niteliği ise ekonomik ve toplumsal hayatın gelişimini belirliyor. Dolayısıyla “Tam zamanında en doğru politikalar nasıl belirlenir?” sorusu kamu kurumlarının, iş dünyasının ve sivil toplumun gündemini meşgul ediyor. Ancak teknolojik dönüşümün hızının ve etkisinin arttığı bu dönemde bu soruya cevap vermek kolay değil. Zira dijitalleşmeyle beraber ortaya çıkan politika ve yasal düzenleme ihtiyaçlarını karşılamada geleneksel yöntemler yetersiz kalabiliyor.

Bu nedenle politika yapımına yenilikçi bir bakış açısıyla yaklaşmanın zamanı geldi. Dünya Ekonomik Forumu (World Economic Forum – WEF) ve Ekonomik Kalkınma ve İşbirliği Örgütü (Organisation for Economic Co-operation and Development – OECD) gibi uluslararası kuruluşlar bünyesinde yürütülen çalışmalar, politika ve mevzuat tasarımında çevik yöntemlerin uygulanmasına dair heyecan verici örnekler sunuyor. Bu yöntemlerden yola çıkarak bir yandan girişimcilik ve inovasyonun önünü açmak; diğer yandan çevre, güvenlik ya da bireysel haklar gibi alanlarda oluşabilecek riskleri azaltmak mümkün.

Peki nedir bu çevik politika tasarımı?

Teknoloji ve Politikanın Uyumuyla Kurtarılan Hayatlar

Ruanda dağlık coğrafyası ve iklim koşulları nedeniyle merkezden kırsal bölgelere ulaşmakta zorluklar yaşanan bir ülke. Bu durum özellikle temel sağlık hizmetlerinin sunulmasında aksaklıklara neden oluyor. Örneğin ani doğumlar gibi acil kan verilmesi gereken durumlarda soğuk zincir teslimatını temin etmek mümkün olmayabiliyor. Bu duruma çözüm bulmak isteyen Ruanda hükümetinin uyguladığı çevik politika tasarım yöntemi ise teknoloji ve yasal düzenlemelerin birbirini tamamladığı durumlarda toplumsal ihtiyaçların nasıl giderilebileceğine dair güzel bir örnek teşkil ediyor.

Ruanda hükümeti 2016 yılında Kaliforniya merkezli insansız hava aracı (İHA) üreten bir start-up şirketi ile anlaşır. Anlaşmanın amacı kırsal bölgelere acil durumda kan ihtiyacını gidermektir. Ancak ülkedeki yasal düzenlemeler oldukça kısıtlayıcıdır ve her uçuşun Ruanda Sivil Havacılık Otoritesi tarafından eş zamanlı olarak onaylanmasına ihtiyaç vardır. Bu duruma çözüm bulmak için çalışan tarafların yaptığı istişareler neticesinde Sivil Havacılık Otoritesi performansa dayalı bazı düzenlemeler (performance-based regulation) yapar ve böylece uçuşları daha güvenli hale getirir. Bunun neticesinde kan sevkiyatı yapılan noktalar kısa sürede 21’den 473’e çıkar. Üstelik bu sayede inovasyon ekosistemi de gelişir. Yerel bir İHA şirketi performans bazlı düzenlemeden faydalanarak bölgenin en iyi haritalama şirketi haline gelir.

Ruanda politika tasarımında çevik yaklaşımı uygulayan tek ülke değil. İngiltere, Singapur ve ASEAN ülkelerinde uygulanan düzenleyici deney alanı (regulatory sandbox) yöntemi bir yandan veri güvenliğini koruyup diğer yandan sınır ötesi işbirliği ve inovasyonun gelişmesini sağlamayı hedefliyor. Bu yöntemin kullanıldığı durumlarda yenilikçi ürün ve hizmetler bir düzenleyici kuruluşun gözetiminde sınırlı bir zaman diliminde deneniyor. Başarılı olan örnekler ölçeklenip ticari olarak kullanılabiliyor. Bir diğer yöntem ise bir sektördeki oyuncuların bir araya gelerek devlet dışındaki bir aktöre düzenleme yetkisi verdikleri öz düzenleme (self-regulation) yöntemi. Öz düzenleme yaklaşımında bir özel sektör ya da sivil toplum kuruluşu o sektörle ilgili bağlayıcı kurallar koyma, sektör oyuncularının bu kurallarla uyumlu faaliyet gösterip göstermediklerini kontrol etme ve gerekli durumlarda yaptırım uygulama yetkisine sahip oluyor. Örneğin Asya bölgesinde video-on-demand hizmetine artan ilgiyi gören şirketler, içerik kalitesinin sürdürülebilir olması ve böylece sektörün kısıtlayıcı kamu politikalarından korunması amacıyla bu alanda faaliyet gösteren işletmelerin altına imza atacakları bir şartname oluşturma yöntemini seçti.

Çevik Politika Tasarımı Yeni Dönemin Anahtarı Olabilir

Covid-19 pandemisiyle beraber kamuda ve özel sektörde hızlı karar vermenin; verilen kararlarda çok paydaşlı bir istişare süreci izlemenin ve gerektiğinde söz konusu kararları yeni ihtiyaçlara göre adapte etmenin önemi bir kez daha anlaşıldı. Teknolojinin hızla geliştiği ve toplumsal ihtiyaçların dönüştüğü bir dönemde mevcut yönetişim modellerinin ve politika yapım süreçlerinin de yenilenmesi gerekiyor. Yeşil dönüşümden sağlığa, tarımdan Dördüncü Sanayi Devrimi’ne kadar inovasyonun nimetlerinden faydalanmak ancak yeni yaklaşım ve yöntemlerle mümkün olabilir.

Çevik politika tasarımı hem bu alanlarda ülkemizin potansiyelini ortaya çıkarmasına; hem de uluslararası düzeyde kurallar belirlenirken katkı vermesine olanak sağlayacak bir fırsat sunuyor. Teknolojinin yönetişimi en az teknolojinin kendisi kadar önemli. Vakit kaybetmeden yer almakta fayda var.

 

Dr. Ceyhun Emre Doğru